Bahaeddin Ögel - Türk Mitolojisi
Bu yazıda mitoloji alanında en sık başvurduğumuz kaynaklardan biri olan Türk mitolojisi kitabı üzerinde duracağız. Mitolojinin ne olduğu, Bahaeddin Ögel'in kim olduğu, kitabın bölümleri ve mitoloji dışında ne tür araştırmalarda başvurulan bir kaynak olduğu bu yazının içeriğini oluşturmaktadır.
İnsanlığın sorduğu ben kimim, nereden geldim, bu dünya nasıl yaratıldı, gökyüzü, yeryüzü ve buradaki varlıklar nasıl yaratıldı, ölüm nedir, ölümden sonra ne olacak, bir başlangıç varsa bir son da olacak gibi sorular tarihin en eski sorulardır. İnsan, varoluşunun getirdiği merak ve öğrenme duygusuyla bu soruları sormuş ve çeşitli cevaplar vermiştir. İşte insanların bu sorulara verdikleri ilk cevaplar mitleri oluşturmaktadır. Daha sonra bilimsel cevaplar da verilse de insanlık tarihinin düşünme, yaratma, öğrenme ve deneyimleme sürecini mitler üzerinden öğrenebilmekteyiz. Bu yüzden mitoloji, her milletin kendi öz varlığını etkin bir şekilde sürdürebilmesi için incelenmesi gereken alanlardan birisidir. Mitler bize o mitlere sahip insanların yaşayışları, ritüelleri, dünyayı ve evreni algılayışları açısından birçok bilgi verir. Dolayısıyla kendi öz kimliğini korumak ve devam ettirmek isteyen her millet bu olağanüstü dünyayı araştırmaya, analiz etmeye, incelemeye önem vermiştir. Sanıyorum mitolojinin ve mitlerin önemi biraz olsun anlaşılmıştır.
Peki mitoloji denilince aklımıza genellikle hangi mitolojiler geliyor? Muhtemelen hepimizin aklına popüler kültürle beraber oldukça tükettiğimiz ve yayılmış olan Yunan mitolojisi, Mısır mitolojisi, İskandinav mitolojisi, Hint, Japon, Çin hatta Mezopotamya mitolojileri geliyor. Peki ya Türk mitolojisi? İnsanlık tarihinin en geniş coğrafyalarına yayılmış, çeşitli devletler kurmuş uzun zaman tarih sahnelerinde görülmüş bir milletten bahsediyoruz. Böyle köklü bir milletin kendine has mitolojisi olmaması mümkün mü? Değil tabii dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bizim de sahip olduğumuz mitolojik anlatılar, eserler olmakla beraber bunlar çok fazla bilinmiyor anlatılmıyor, "tüketilmiyor." Dolayısıyla Türk gencinin çoğunluğu hayran olduğu diğer milletlerin mitolojilerini okurken oldukça iyi bilirken, kendi mitlerine, kendi mitolojisine yabancı kalıyor. Bu konuyu daha sonra uzun uzun konuşuruz mitoloji köşemizde o yüzden şimdi bugün tanıtacağım esere geçmek istiyorum.
Kaynak; TDV İslam Ansiklopedisi, Bahaeddin Ögel Maddesi
Türkiye'de mitoloji çalışmaları alanında temel bir kaynak eser olarak kullanılan Türk mitolojisi, Bahaeddin Ögel tarafından kaleme alınmıştır. Tarih alanında ilerleyen Ögel'in tarih okurken arkeoloji ve sinoloji dersleri aldığı da bilinmektedir. Eserin içeriği göz önünde bulundurulduğunda bu bize disiplinlerarası çalışmalar yapmanın, okumanın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösterir. Tarih bölümünün yanı sıra Rusça ve Çince'yi yan dal olarak okuyan Ögel'i diğer hocalardan ayıran da budur aslında. Biliyoruz ki Türkler, erken dönemlerde göçebe bir yaşam tarzı sürdürdüklerinden varlıklarını sürdürdükleri bu döneme dair çok fazla kaynak yok. Bu dönemdeki Türklere dair kaynakların birçoğu ortaya çıktıkları yıllardan beri aynı coğrafyada varlıklarını sürdüren Çinlilere ait Çin yıllıklarında. Dolayısıyla Türk tarihinin bu erken dönemlerini çalışacak bir tarihçinin Çince bilmesi aslında çok önemli. Araştırmalarımız sırasında yazılı kaynakları orijinal dilden okumak ve anlamak çok büyük bir değer taşıyor. Aynı şekilde 19. ve 20. yüzyıla gelindiğinde Türk mitolojisine dair Sibirya ve Orta Asya'da yapılan çalışmaların çoğunluğu Rus araştırmacılar tarafından yapıldı. Rus araştırmacılar çeşitli Türk bölgelerine gidip burada derlemeler gerçekleştirdiler, destanları mitolojileri ve daha birçok şeyi kayıt altına aldılar. Bu bağlamda bakıldığında Rusça ve Çince bilmenin bu alan için ne kadar önemli olduğu görülüyordur sanırım.
Peki Türk Tarih Kurumu tarafından iki cilt halinde basılan bu eserde neler var? Eserin birinci cildi on üç adet ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Büyük Hun devleti ve Türk mitolojisi başlığını taşımakta ve bu bağlamda Büyük Hun imparatorluğu incelenmektedir. İkinci bölüm Türklerin kurttan türeyişi adını taşımakta ve konu bağlamında çeşitli efsane ve metinlere yer verilmekte kurdu Türk mitolojisi bağlamında ele almaktadır. Üçüncü bölüm tarihimizde en yaygın bilinen efsanelerden biri olan Ergenekon efsanesine adanmıştır. Dördüncü bölümde ise Uygurların türeyiş efsaneleri yer almaktadır. Beşinci bölümde olabildiğince geniş bir şekilde Oğuz Destanı ele alınmıştır. Bu bölümde Uygurca ve Farsça destanların üzerinde durulmuştur. Altıncı bölüm Türk tarihi açısından önemli bir yere sahip olan bir başka eser "Şecere-i Terâkime" üzerinde durmaktadır. Yedinci bölümde Oğuz destanları hakkında bazı notlar başlığını taşımakta burada Alman-Bet destanı, Altay-Türk masallarından örnekler, Oğuz boylarının ongun kuşları gibi çeşitli örnekler verilmekte bu örnekler üzerinde durulmaktadır. Sekizinci bölüm Han-nâme başlığını taşımakta efsanevi Özbek ve Hazar hanları, Kıyat han ve soyu incelenmektedir. Dokuzuncu bölüm yaratılış destanları adını taşımakta ve çeşitli Türk boylarındaki yaratılış destanları ele alınmaktadır. Onuncu bölüm uzunluğu ve diliyle dikkatleri çeken Kırgız destanı olan Manas üzerinedir. On birinci bölüm Türkler ve Moğol mitolojisi başlığını taşımakta bu iki mitoloji arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktadır. On ikinci bölümde Türk mitolojisinde geyik üzerinde durulurken birinci cildin son bölümü olan on üçüncü bölümde ise Türk mitolojisinde kartal üzerinde durulmaktadır.
Eserin ikinci cildine baktığımızda ikinci cildin kırk bir adet ana başlıktan oluştuğunu görürüz. İlk iki bölümünde Oğuz destanı üzerinde durulduğu ve Oğuz destanı ile Dede Korkut karşılaştırılması yapıldığı görülür. Üçüncü bölüm en eski kahramanlarımızdan biri olan Alp Er Tonga'ya ayrılmış, dördüncü ve beşinci bölümlerde ise tepegöz ile Deli Dumrul üzerinde durulmuştur. Altıncı bölümde mitoloji bağlamında "Keloğlan" ele alınırken yedinci bölümde Hızır ele alınmıştır. Bundan sonraki üç bölümde geyik, kurt, doğan ve kartal için yeni belgeler ışığında değerlendirmeler yapılmıştır. On birinci bölüm halk anlatılarında ciddi bir şekilde karşımıza çıkan don değiştirme üzerinedir. On ikinci bölümden itibaren konular biraz daha spesifik olmaya başlar. Gök, göğün direği, kutup yıldızı, güneş, ay, yıldızlar gibi çeşitli gök cisimlerinin yanı sıra dünya, dünyanın şekli, dünyanın göbeği gibi konular yer almaktadır. Ardından yeraltı bölümünün geldiği görülür ki bu bizim Türk mitolojisinde sık sık karşımıza çıkan "gök-yer-yeraltı" üçlemesinden oluşan dünya ve evren tasavvurunun bölümler düzenlenirken göz önüne alındığını gösterir. Yirmi beşinci bölümden itibaren mitoloji bağlamında tabiat olaylarının, ağacın, dağın, ırmakların, deniz ve okyanusların, ateşin, bazı hayvanların, kuşların, ejderha ve devlerin, rüyaların ve sık sık karşılaşılan bazı motiflerin ele alındığını görürüz.
Görüldüğü üzere ikinci cilt, ilk cilde göre daha geniş bir alanı kapsamaktadır. Her iki cilt de önemli dipnotları barındırmakta, sözü edilen konuyla ilgili diğer kaynaklara da yönlendirmektedir. İki cildin de ele aldığı konular, kullanılan kaynaklar (orijinal dilden çeviri olması önemli) göz önünde bulundurulduğunda mitoloji çalışmalarında neden ilk başvurulan kaynaklardan biri olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bütün bu bilgilerin derli toplu bir araya getirilmesi açısından önemli bir kaynaktır. Efsanede, masalda, mitolojide ya da halk inanışlarında hayvan, tabiat unsurları, destanlar, don değiştirme vb çeşitli konular çalışılırken mutlaka taranması gereken bir eserdir. Sadece halkbilimcilerin değil, mitoloji ile ilgilenen Türk mitolojisini merak eden herkesin keyifle okuyabileceği, yararlanabileceği bir eserdir.
Yorumlar
Yorum Gönder