Takipçiler

Halkbilimi Kuramları 2- Yayılma Kuramı






Halkbilimi alanında kullanılan kuramların büyük çoğunluğunun sosyoloji ve antropoloji disiplinlerinden alınarak halkbilimine uyarlandığı görülmektedir. Yayılma kuramı da bu kuramlardan birisidir. Kuramın açıklamayı amaçladığı temel şey, kültürler arasında görülen ortak anlatı, motif gibi unsurların nedenini açıklamaktır. Geniş coğrafyada görülen bu tarz benzerlikleri açıklamak için "yayılma" kavramını merkeze alan kuram, benzerliklerin bir ilk kültürden ortaya çıktığını ya da kültürel alışverişler sonucunda yayıldığını ileri sürer. Çobanoğlu'na göre yayılma kavramı; bir kültürün diğer kültürün araç, gereç, kurum ve inançlarını olduğu gibi kabul ederek kullanması ya da alıp kendi kültürel hayatı içinde kullanması şeklinde açıklanabilir. Böylelikle bir kültüre özgü olan şey diğer kültürlerde de kendi varlığını sürdürür, benzerlikler ortaya çıkar. Yayılma kuramı da metin merkezli kuramlar arasında gösterilmektedir. Kuram içerisinde çeşitli görüşler ileri sürülür. 

Bu görüşlerden bir tanesi, halkbilimi anlatılarının var olan yüksek bir kültürden (merkez bir kültürden) alınarak, çeşitli biçimlerle (göçler, savaşlar, gezginler, ticaret, akrabalık vb.) diğer kültürlere yayılmasıdır. Çobanoğlu söz konusu bu kuramla iki önemli kavramdan bahseder. Bu kavramlar temel yayılım ve ikincil yayılım kavramlarıdır. Bu iki kavram yayılan unsurların nasıl yayıldığıyla ilişkilidir. Temel yayılım kavramı; halk kitlelerinin çeşitli nedenlerle (doğal felaketler, savaşlar vb.) bulundukları coğrafi konumları terk ederek göç etmeleri sonucunda ortaya çıkan büyük ölçekli bir yayılım biçimi olarak karşımıza çıkar. İkincil yayılım kavramı ise temel yayılımdaki gibi büyük bir değişim olmasa da halkbilimi ürünlerinin bir topluluktan diğerine geçmesini kapsamaktadır. Akrabalık ilişkileri, ticaret gibi çeşitli ilişki ve nedenlerle yayılan halkbilimi ürünleri ikincil yayılıma örnek verilebilir. Temel yayılım ve ikincil yayılımı karşılaştıracak olursak; ikincil yayılımın daha küçük ölçekli olduğu ve kültürel unsurların yayılma sürecinin daha fazla vakit aldığı düşünülebilir. Göç eden büyük halk kitlelerinin yaydığı halkbilimi unsurlarının etkisi diğer kültürler için daha merak uyandırıcı ve şok edici olacaktır. Ayrıca burada birebir bir etkileşimden söz edilebilir. Ama ikincil yayılımı göz önüne alırsak; söz konusu halkbilimi unsurlarının yayılması daha uzun vakit alacağı gibi çeşitli kültürlere yayılımı birebir değil dolaylı olacaktır. 

Örneğin bir a ülkesinde ortaya çıkan bir halk anlatısının sözlü bir şekilde kulaktan kulağa yayılarak b, c, d ülkelerine gittiğini düşünelim. A ülkesi ile b ülkesi direkt etkileşimde bulunuyor ama a ülkesi ve c, d ülkeleri direk etkileşimde bulunmuyor olsun. Söz konusu bu anlatı b ülkesinde orijinal varlığını bir süre devam ettirebilir. Ama b ülkesinden c, d ülkelerine yayılmaya başladığı vakit anlatı hızlı bir şekilde o ülkelerin kültürel, coğrafi ve sosyal unsurlarına uyarlanacak, özünde taşıdığı mesajlar aynı kalsa bile orijinal halinden oldukça uzaklaşacaktır. Yine de söz konusu anlatı ile ilk orijinal anlatı arasında benzerlikler bulunabilir. Ama bu kültürel aktarım a ile b ülkesi arasındaki aktarıma göre oldukça dolaylı olacaktır. Bu örnek çerçevesinde yayılma kuramındaki bir başka görüşü şu şekilde ortaya koyabiliriz. Yayılan halkbilimi anlatısının son halinin d ülkesinde olduğunu biliyoruz. Yayılma kuramını ileri süren araştırmacılar; anlatının geçtiği coğrafi mekanlar, anlatıldığı zamanlar vb. unsurların izini sürerek d ülkesinde bulunan bu anlatının ortaya çıktığı ilk halinin a ülkesi olduğunu ve bu ilk orijinal hale ulaşabileceklerini ileri sürerler. Geriye dönük tarihsel çalışmalarla anlatının yayıldığı yolu izlemeye çalışan araştırmacıların bu ilk metnin yerine ve şekline ulaşmaya çalışma yöntemleri  "yeniden kurma" olarak adlandırılır. Araştırmacılar eldeki metinlerden yola çıkarak ortaya çıkan ilk anlatıyı yeniden kurmaya çalışırlar. 

Dolayısıyla bu kuramda görüş bildiren bazı araştırmacılar, halkbilimi ürünlerinin yayılmasını tek bir merkez kültüre bağlarlar. Yukarıdaki verdiğimiz örnekteki a ülkesi, bu araştırmacılara göre Mısır ya da Hindistan olabilmektedir. Mısır ve Hindistan'ın zengin masallara, motiflere sahip olduğunu ve en eski uygarlıkların yaşadığı merkezlerden oldukları bilinmektedir. Bu yüzden söz konusu araştırmacıların başvurduğu ilk merkez uygarlıkların bu bölgeler olması şaşırtıcı değildir. 

Mısır kültürünün halkbilimi ürünlerinin ana kaynağı olduğunu ileri süren araştırmacılar bulunmaktadır. Çobanoğlu'nun Mısırolojistler olarak tek kavram altında topladığı bu araştırmacılar dünyadaki kültürel olguların kaynağını Mısır kültürüne bağlamaktadırlar. Hindolojistler ise ana kaynak olarak Hindistan'ı göstermektedirler. Mısırolojistler ile arasındaki temel farklardan biri Mısırolojistler Mısır'ı dünya kültürü için temel bir kaynak olarak gösterirken, Hindolojistler Hindistan'ı yalnızca Batı dünyası anlatıları için kaynak olarak gösterirler. Batı kültüründeki geleneksel anlatılarının varyantlarına eski Hindistan anlatılarında rastlanması bu görüşün ileri sürülmesine neden olmuştur. Hindolojistlere örnek olarak J. Grimm, Max Müller ve Teodor Benyfey gibi araştırmacılar örnek verilebilir. Mısırolojistlere ise Elliot Smith örnek verilebilir. 

Yayılma kuramı içerisinde yer alan bir başka görüş ise Viyana yayılmacıları olarak bilinen bir gruptur. Bu grubun içerisinde yer alan F. Ratzel ve öğrencisi Leo Frobenius halkbilimi unsurları arasındaki benzerlikleri tarihsel bir ilişki içerisinde yer alan göçler ile açıklamaktadır. İnsanlık tarihinde tespit edilen ve edilemeyen oldukça fazla göç hareketi bulunmaktadır. Dolayısıyla bir topluluk başka bir yere göç ederken sahip olduğu kültürel unsurları da yanında götürecektir, bu unsurlar gittikleri yerlere de taşınacağından kültürel benzerliklerden söz etmek mümkün olacaktır. Frobenius, eski zamanlardan itibaren birden fazla kültürel çevre olduğunu ve bu çevreler arasındaki kültürel yayılmanın başta göç olmak üzere çeşitli nedenlerle gerçekleştiğini ileri sürer. Frobenius'a göre en eski merkezlerden biri bozkır kültürünü kapsamaktadır. Yayılma sözlü veya yazılı bir şekilde gerçekleşebilmektedir. 

Yayılma kuramının bu genel özelliklerini bildiğimize göre bu kuramı hangi çalışmalar etrafında kullanabileceğimizi de ortaya koymak gerekir. Türk halkbilimi ürünleri göz önünde bulundurulduğunda birbirinden uzak bölgelerde görülen benzer türküler, anlatılar, gelenek ve görenekler, yemekler, adlandırma biçimleri gibi halkbilimi ürünlerinin neden benzer olduğunu açıklama ihtiyacı duyduğumuzda, bölgeler arasındaki tarihsel ve coğrafi ilişkiyi göz önüne alarak bu kuramı kullanabiliriz. Örneğin Dede Korkut anlatılarındaki Bamsı Beyrek boyunun Orta Asya'dan Anadolu'ya çeşitli varyantları toplanabilir ve bu kuram çerçevesinde incelenebilir. Böylelikle anlatının geçirdiği yolculuk ortaya konulurken, varyantlardan yola çıkılarak en eski ve orijinal metine ulaşma çabası güdülebilir. 

Bir önceki yazıda incelediğim gelişme kuramı ile yayılma kuramı kimi kitaplarda metin merkezli kuramlar başlığı adı altında incelenirken kimilerinde ise erken dönem halkbilimi kuramları başlığı altında incelenmektedir. Ayrıntılı araştırma yapmak isterseniz bu küçük ayrıntıyı aklınızda tutmak size kolaylık sağlayacaktır. İki kuram arasındaki farkı ve metinlere uygulanışını daha iyi kavramak için gelişme kuramı yazısında notlar kısmında yer verdiğim makaleye göz atabilirsiniz. 

Uzun bir aradan sonra tekrar bloga dönmek, birlikte araştırmak ve düşünmek oldukça heyecan verici. Elimden geldiğince kuramın temelini açık bir şekilde anladığım ölçüde anlatmaya çalıştım. Umarım biraz olsun faydalı olmuştur. 

Kaynaklar: 

Çobanoğlu, Özkul, "Halkbilim Kuramları ve Araştırma Yöntemlerin Tarihine Giriş" Akçağ Yayınları, Ankara, 2002
Aça, M.; Ekici, M.; Oğuz, M. Ö vd. "Türk Halk Edebiyatı El Kitabı", Grafiker Yayınları, Ankara, 2016

Yorumlar

Popüler Yayınlar